Giriş: Sanat Eseri Bir Belirti mi?
Edebiyat, daima insan ruhunu haritalar. Fakat bu haritada sadece görünenler mi var? Oysa ki, psikanalitik ekol “Hayır” diyor. Çünkü edebi metin bir rüya gibidir. Aslında o, bilinçdışının sansürden kaçan tezahürüdür.
Nitekim, Sigmund Freud bu temeli attı. Böylece psikanalitik eleştiri yükseldi. Dolayısıyla, edebiyatı ruhun en sahici belgesi sayarız. Metinler bu nedenle gizli anlamlar taşır. Özetle, bu yazıda metnin gizli katedralini aydınlatacağız. Okuma eylemini bir kazı çalışmasına dönüştüreceğiz.
I. Yaratıcılık Eylemi: Nevrozdan Yüceltmeye
Sanatçının yaratımı bir gerilimden doğar. Zira bu gerilim, tatmin olmayan arzulardan gelir. Hatta Freud sanatçıyı nevrotiğe yakın görür. Sanatçı nevrozunu yüceltir. Eser, toplumsal kabul gören bir telafidir. Doğal olarak, toplum bu yüceltmeyi alkışlar.
Eser, ancak estetik haz vermez sadece. Bununla birlikte, yazarın iç çatışmalarını barındırır. Çözülmemiş kompleksler burada saklanır. Kısacası, bunlar karmaşık bir sembolizasyondur. Yaratım eylemi bir zorunluluktur. Yazar, böylelikle kendi yükünden kurtulur. Okuyucu, sonuçta kendi yankısını bulur. Sanat, aynı zamanda kolektif bir sağaltım sunar.
II. Metnin Grameri: Bastırma ve Geri Dönüş
Edebi metin, bir yandan dili gizler, bir yandan açığa vurur. Örneğin, Jacques Lacan bilinçdışını dile bağladı. Metin sadece söyledikleriyle konuşmaz. Tam tersine, sustuklarıyla da konuşur. Boşluklar ve tekrarlar bu yüzden önemlidir. Metin, adeta bir psikiyatrik divandır.
- Bastırma: Yazar, genellikle rahatsız eden temaları dışlar. Lakin bastırılan geri gelir.
- Geri Dönüş: Bu materyal sembollerle döner. Aynı şekilde alegoriler de kullanılır. Karakterlerin tuhaf tesadüfleri de buna dahildir. Çünkü hiçbir detay tesadüf değildir.
Sonuç olarak, edebiyat mantığı aşar. Arzunun dilini konuşmaya başlar. Bilinçdışının yasak sesi burada yankılanır.
III. Karakterlerin Derinliği: Arzu ve Yasaların Çatışması
Psikanaliz, bu bağlamda eleştiriyi derinleştirir. İnsanlığın evrensel dramlarına taşır. Freud’un Oidipus Kompleksi çok temeldir. Bu yüzden bu kavram, her eserin anahtarıdır. Shakespeare’in Hamlet‘i güçlü bir örnektir.
- Dostoyevski’nin Babaları: Fyodor Karamazov’un ölümü bir mittir. Hatta kardeşlerin suça ortaklığı ilkeldir. Bu, yasaklanmış arzuların incelenmesidir. Vicdan azabı ise elbette bir sonuçtur.
- Modern Kahramanlar: Diğer taraftan yabancılaşmış kahramanlar vardır. Onlar id ve süper-ego arasında sıkışır. Bu, benliğin kırılganlığını temsil eder. Dolayısıyla onlar modern insanın çaresizliğini yansıtır.
Karakterlerin davranışları nedensiz değildir. Travmalar ve fanteziler onları yönlendirir. Edebi çözümleme, böylece bir nevi ruh haritasıdır.
Sonuç: Okumak, Bilinçdışını Göze Almaktır
Psikanalitik eleştiri, artık okumayı değiştirir. Okuma bir keşfe dönüşür. Yazarın ve kendi bilinçdışımızın dehlizlerine ineriz. Bundan dolayı metne daha derin bakarız.
Edebi eser işte bu yüzden derindir. Çünkü insan gerçeğine dokunma gücü önemlidir. Psikanaliz bu hakikati çözer. Yani gölgelerin dilini aydınlatır. Kısacası, metin bir şifredir.
Bu durumda, metnin size anlattıklarına değil, anlatmaktan kaçındığına kulak verin. Neticede, edebiyat kayıp olanı bulmak için yazılır. Bu arayış hiç bitmez.
Örnek okumalar:
https://turkishstudies.net/turkishstudies?mod=makale_tr_ozet&makale_id=15688
https://jshsr.org/index.php/pub/article/view/508
Diğer blog yazılarımız için:
